Prof. Naci Görür: Sevgili halkım neden harekete geçmiyorsunuz? Prof. Naci Görür: Sevgili halkım neden harekete geçmiyorsunuz?
“İkinci bir mekanizmanın denetlemesine açığız”
Kanadalı Alamos Gold'un Türkiye'deki iştiraki Doğu Biga Madencilik Proje Müdürü Çağın Şen, Kirazlı’da yürütecekleri altın ve gümüş madeni arama çalışmalarına ilişkin tüm sorulara yanıt verdi. 2010 yılından bugüne gelen süreç içerisinde Alamos Gold’un, ilgili kurumlardan, Çevresel Etki Değerlendirmesi, Ormancılık İzni, GSM ve Faaliyet İznine ilişkin tüm onayları almış olmasına rağmen, tepkilere maruz kalan projeleri konusunda tüm detayları aktaran Şen, üretim sonrasında devlete kalacak miktarı da açıkladı.
Kirazlı, Ağı Dağı ve Çamyurt olmak üzere toplam üç projede altın üretimi gerçekleştirildiğinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne 551 Milyon Dolarlık doğrudan katkı sağlanmış olacak projenin 88 öğrenciye de burs imkânı verdiğini aktaran Şen, Çanakkale halkına güven sağlamak ve şeffaflık ilkesine bağlı kalmak için Çanakkale Belediyesi’ne açık çağrıda bulunduklarını ifade etti. Proje Müdürü Şen, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Belediyenin, sivil toplum kuruluşlarının belki üniversitenin de içerisinde yer aldığı ikinci bir denetim mekanizması oluşabilir. Nasıl kamu kurumları bizi denetime tabi tutuyorsa, komisyon da bizi denetleyebilir. Belediye bu çağrımıza olumlu ya da olumsuz bir cevap vermedi. Çağrımızı yineliyoruz” dedi.
İşte o röportajın detayları:
Çanakkale’de Kirazlı, Ağı Dağı ve Çamyurt olmak üzere üç projenizin olduğunu biliyoruz, kısaca bahseder misiniz?
“Doğu Biga Madencilik, Kanada menşeli Alamos Gold firmasının Türkiye’deki iştirakidir. Türkiye’deki yatırımlara, 2010 yılında, başka bir Kanadalı firmadan, üç projeyi satın alarak başlıyor. Kirazlı, Ağı Dağı ve Çamyurt Projeleri Çanakkale’de yer alıyor. Öncelikli projemiz Kirazlı’dır. Bundan sonraki süreçte Ağı Dağı ve Çamyurt Projeleri hayata geçecek. Kirazlı ve Ağı Dağı projelerinde tesis planlıyoruz, Çamyurt Projesi’nde herhangi bir tesis yapılmayacak, sadece madencilik faaliyeti yapılacak. Çamyurt’taki rezerv Ağı Dağı’na taşınacak. Kirazlı’da yaklaşık 613 hektarlık bir ÇED alanımız var. 354 hektarlık da orman izinli sahada projelerimizi gerçekleştireceğiz. Kirazlı Çanakale’ye 30 km, Ağı Dağı’da Kirazlı’ya yaklaşık 25 km mesafede yer alıyor. Çamyurt ile Ağı Dağı arasında da 4 km bir mesafe var.”
Kirazlı’da ilk olarak çalışmalara ne zaman başladınız?
“2013 yılında Kirazlı Projemizde ÇED olumlu belgemizi aldık. Bundan sonra, sırası ile, orman izinleri, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, 2019 yılında Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden işletme iznimizi alarak, Mayıs ayı itibari ile sahada çalışmalara başladık. ÇED sonrası dava süreçleri nedeni ile proje takviminde değişiklikler oldu. 2017 yılı sonunda her üç proje ile ilgili fizibilite çalışmalarımızı tamamladık. Fizibilite raporunda belirtilen süreç içerisinde projelere devam ediyoruz.”
Aylardır Kirazlı projenize yönelik protestolar ve eylemler devam ediyor, bu süreci öngörüyor muydunuz? Kamuoyuna bilgi akışı sağlamada eksikleriniz olduğunu düşünüyor musunuz?
“Madencilik konusunda ortalıkta dolaşan çok yanlış bilgi var. Bizim de toplum olarak, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmaya yatkınlığımız var. Sosyal medyada bu iş bu kadar yankılandığında, şöyle bir de söz okumuştum. Yanlış bilgi yarış atı gibi, doğru bilgi kağnı gibi hareket ediyor. Bu noktada tüm maden firmalarının, halkı bilgilendirme süreçlerini çok önemsediğini ve kamuoyuna bilgi akış sürecini yerine getirdiğini düşünüyorum. Bizim projelerimiz de çevresel etki değerlendirme süreci, işin olmazsa olmazı. Halkın katılım sağladığı toplantı süreçleri ile hem civar yerleşimleri hem de mevcuttaki köyü projeden haberdar ederiz. Çevrede yaşayan kesimin hassasiyetlerine proje raporunda yer veririz. Madenciliği özel kılan şey şudur; Bu yatırım, organize sanayi içerisinde, ya da şehrin içerisinde devam eden bir yatırım değil. Cevherleşme nerde ise madenci orada olmak zorunda. Dolayısı ile alt yapı yatırımlarının tümünü de kendimiz götürmek zorunda kalıyoruz. Elektrik, su, yol gibi. Bunları götürürken de civar yerleşimler ile bir ilişki içerisinde oluyoruz. Süreci bilen, bilgi sahibi olan civar yerleşimcilerin desteklediği, bilmeyenin de endişe ettiği bir dönem yaşandı, yaşanıyor. Tüm sektörün ülke genelinde bilgilendirme anlamında eksikliklerinin olduğunu düşünüyorum.”
Civar köylerde yaşayan halktan tepki aldınız mı?
“Cevherin bulunduğu çevrede yaşayan tüm paydaşlarla iyi ilişkiler içerisinde olmadan, bu işi yürütmemiz mümkün değil. Biz çalışmalarımızı yürütmek için bu alt yapı çalışmalarını yapmak zorundayız ama aynı zamanda civarda yaşayanlar ile komşuluk ilişkisini kurmak zorundayız. Uzun yıllar, bölgede iç içe birlikte yaşamak zorundayız. Biz köylülerden çok olumu tepkiler aldık. Kirazlı Projesi’nde yaşanılanların, neredeyse tamamının, Çanakkale dışından gelen insanlar tarafından yapılan protestolardan oluştuğunu görüyoruz. Civar köylerden kimse bu protestolara katılmadı. Muhtarlarımız ve köylülerimiz projeye tam destekler. Bunda da bizim dört yıldır komisyon toplantısı dediğimiz organizasyonun etkisi çok büyük. Biz, her ay, civar köylerin muhtar ve temsilcilerini kendi proje sahamızda ağırlıyoruz. Her projenin gelişimini paylaşıyoruz. Şirket ile ilgili güncel haberleri, inşaat süreçlerini paylaşıyoruz. Eğer bir talep ya da şikâyetleri varsa, bunları dinliyoruz. Biz her köyün muhtarı ile tek tek görüşmektense, bunu bütün köylerle ortak yapmayı tercih ediyoruz. Böylece bir köyün talep ya da şikâyetini, diğer köy de duymuş oluyor. Hem de aynı anda ve şeffaf bir şekilde süreci anlatıyoruz. Dört yıllık süreçte bunun çok faydası oldu ve eylemler esnasında civar köylerden bir tepki gelmedi.”
Bölge halkının istihdama katılması noktasında bu süreçte neler yaptınız?
“Dolaylı ve dolaysız istihdamlar ile ilgili bu üç proje hayata geçtiğinde, 13 yıllık süre içerisinde 3225 tam zamanlı istihdam yaratacağımız raporlandı. Şu anda, tamamı civar köylerden olarak, Kirazlı Projesi’nde 288 kişi çalışıyor. Yüzde 80 yerel istihdam politikamız var ve bunu sağlamış durumdayız. Projenin ilk başlangıç döneminde, özellikle bazı teknik kademeler ile yönetim kademelerinde, mecburen, dışarıdan bazı isimler ile çalışmak gerekiyor. Bunun haricinde, Halk Eğitim Merkezi ile özel bir program düzenledik. Yine tamamı civar köylerden olmak şartı ile 33 kişilik bir istihdam alanı daha yarattık. Asgari altı ay sürecek bir eğitim programına tabi tutulacak. Bu altı aylık süreçte, temel madencilik eğitimi alacaklar. Bizim şirketimizin olmazsa olmazı olan, önce insan önce çevre düşüncesinden hareketle, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi alacaklar. Daha sonra yatkınlık derecesine göre, işletme döneminde çalışacak olan teknik operatör pozisyonlarına getirilecekler. Yurt dışındaki çalışan madenlerde de geçiçi olarak istihdam etmemiz de söz konusu olacak. Bunların hepsi birer altın bileziktir. Bu bize en çok gelen sorulardan biridir. Protestocuların en çok kullandığı argümanlar arasında yer alır. ‘Burası süreli bir işletme, bu insanlar sonrasına ne yapacak?’ şeklinde soru yöneltiyorlar. Biz burada bu insanlara meslek kazandırmış oluyoruz.”
Çanakkale gıda, hayvancılık ve turizmden gelir elde eden bir kent iken siz madencilik alanında uzun yıllar süren bir faaliyete başladınız, madencilik diğer sektörlere zarar verecek mi?
“Biz her yerde sürdürülebilirlik kavramını ön planda tutarız. Bir yörede madenciliğin yapılıyor olması o yörede diğer sektörleri tehdit etmez, bu algıyı düzeltmemiz gerekir. Çanakkale tarım ve hayvancılık şehridir, turizm bu kent için ciddi bir gelir kapısıdır, öyle olmaya da devam edecek. Çanakkale’nin madencilik anlamında çok büyük bir potansiyeli var. Son dönemdeki, Çanakkale’nin dört bir yanındaki afişlerin de Çanakkale’nin marka değerlerine, önemli ölçüde zarar verdiğini düşünüyorum. Bu ÇED raporunda değerlendirilen bir süreçtir. Bir faaliyetin, başka bir faaliyeti yapılamaz hale getirdiği projeleri içeren ÇED süreçlerini başarılı olması mümkün değildir. Burada tabiî ki bir faaliyet var. Arazide ağaç kesimi, kazı sıyırma gibi işlemler yapıldı. Risklerin asgariye indirilmesi konusunda uluslararası tekniklere uygun şekilde tüm önemler alındı. Madenciliği diğer sektörleri tehdit eden değil, destekleyen şekilde düşünmek lazım.”
Devlete kazandırılacak ekonomik katkı yeterli olacak mı? Eleştiri aldığınız konuların başında bu yer alıyor.
“Her üç projede altın üretimi gerçekleştirdiğimizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne 551 Milyon Dolarlık doğrudan katkı sağlanmış olacak. 138 Milyon Dolar Devlet Hakkı Ödemesi yapılacak. 66 Milyon Dolar Orman İzin Bedeli Ödemesi, 76 Milyon Dolar çalışanlar üzerinden gelir vergisi ödemesi, 271 Milyon Dolar da vergi ödemesini içeriyor. 1 Buçuk Milyar Dolarlık, brüt bir harcamadan bahsediyoruz. Bunun Gayri Safi Yurt İçi Hâsılaya etkisi de 824 Milyon Dolar ilave demek. 219 Milyon Dolarlık da iş gücü geliri söz konusu.”
Protestocuların en çok dile getirdiği konu devlete kalacak olan miktarın, şirketin elde edeceği gelirin sadece yüzde 4’ü olduğu yönünde oluyor, ne düşünüyorsunuz?
“Protestolar esnasında ülkemize kalacak olan gelir için yüzde 4’lük bir oran dile getirildi. Burada bir bilgi kirliliği var. Bu tip projelerde devlete doğrudan katkılar, devlet hakkı ödemeleri yani üretilecek altın ve gümüş üzerinden devlete pay ödenir. Maden kanununda bununla ilgili düzenleme var. Yüzde 4 altının ons fiyatının 1 Dolar ile 1100 Dolar arasında olduğu zamanki devlet hakkı oranıdır. Bugün altının ons fiyatı 1500 dolardır. Bu noktada da devlet hakkı ödeme oranı yüzde 9’dur. Altın ve gümüş fiyatları yükseldikçe üretim kolaylaşır, karlılık artar, bundan dolayı da devlet hakkı oranı artar. Fiyat aşağı düştükçe de karlılık da devlet hakkı oranı da azalır. Bu projede yüzde 38’lik bir oran devletimize kalacaktır.”
Çanakkale’de kullanacağınız sistemler dünya standartlarında mı, Kirazlı ve diğer projelerde Kanada gibi gelişmiş ülkeler ile aynı teknolojiyi kullanacak mısınız?
“Madencilik faaliyetleri insana ve çevreye duyarlı şekilde sürdürülür. İnsan ve çevre ile ilgili hassasiyetleri ön planda tutarak ne bütün projelere karşı durabiliriz ne de biz madenciler olarak bu hassasiyetlere dikkate almadan madencilik yapabiliriz. Biz de doğanın bir parçasıyız, biz de Çanakkale’de yaşıyoruz. Madenciler insanı ve doğayı dikkate alarak çalışır. Sürdürülebilirlik çerçevesinde, insanı ve doğayı ön plana alarak, iş güvenliği önlemleri ile bu yatırımlara devam ediyoruz. Kullandığımız teknoloji dünya standartları ölçüsündedir. Dünyada 800 kadar altın madeni var. Altın madenciliğinin en gelişmiş olduğu ülkeler Kanada, Avustralya, Amerika gibi gelişmiş ülkeler. Bu ülkelerde madencilik hangi standartlarda yapılıyorsa, Türkiye’deki tüm örnekler de aynı standartlarda yapılmaktadır. Hatta bizim mevzuatımız, çok daha çevreyi koruyucudur, daha ağır kriterleri vardır.”
Siyanür kullanımı noktasında da çok büyük tepkiler alıyorsunuz, tüm işlem bittiğinde siyanürü nasıl yok edeceksiniz?
“Siyanür, yönetimi çok kolay ama çok etkili bir maddedir. Güneşle temas ettiği an bozulur. Altın madenciliğinde siyanür, suyla karıştırılıp seyreltilerek kullanılır. Yığın içi işleminde tesis, sıfır deşarj prensibi ile çalışır. Buradan herhangi bir şekilde doğal derelere herhangi bir deşarj sızması, atık deşarjı söz konusu değildir. Devir daim yaparak, kendi içerisinde döngü halinde devam eder. Öte yandan, siyanürlü çözelti altını kendine mıknatıs gibi çeker. Yığın liçe uygulanmış çözeltinin içerisinde altın olduğu anlamına gelir. Siyanürün sızması demek, aynı zamanda altının da sızması demektir. Tüm sızdırmazlık önlemleri dünya standartlarında sağlanır. Madencilik mevzuatımızda da yeri var. Geçirimsizliği sağlanmış çok özel alanlarda işlem yapılır. İşletme bitip çıkarılacak maden kalmadığında, yığına siyanürlü çözelti yerine temiz su uygulanmaya başlanır. Yaklaşık 1,5 sene boyunca sadece temiz su kullanılarak yığın içerisinde hiç siyanür kalmayana kadar yıkanır. Tüm analiz sonuçları yığında siyanür kalmadığını gösterdiğinde yıkama işlemi sona erer.”
Tek sorun siyanür değil, protesto ve eylemler esnasında, faaliyetleriniz sırasında yer altındaki diğer metalik madenleri de gün yüzüne çıkaracağınız ve bunun etkileri anlatılıyor, ne düşünüyorsunuz?
“Madencilikte asit kaya drenajı diye tabir ettiğimiz konu. Burada yer altındaki kayaçlar atmosferik koşullara yani yağmur sularına ve oksijene maruz kaldığında asit üretme potansiyelleri ve metallerin yüzey sorularına karışması konusu. Burada da kesinlikle bizim projemizde tüm etütler yapılmış, önlemler alınmıştır. Proje sahasına düşen tüm yağmur sularını, kalite kontrolleri yapılmadan derelere deşarjını engellemiş olacağız. Tamamına kalite kontrol yapılır ve deşarj kriterlerini sağlıyorsa, doğal drenajlara maden sahasından bırakılacak. Ama eğer problem görürsek, inşa edeceğimiz arıtma tesisinde gerekli standartlara getirildikten sonra deşarj edilecek. Burada bahsedilen işlem, sadece alana düşen yağmur suyuyla ilgilidir. Siyanür çözeltisinin uygulandığı alanlarda, daha önce bahsettiğimiz gibi arıtma dahil hiçbir şekilde sistem dışına su çıkışına izin verilmez. ”
Ve tabiki Atikhisar, buradan su kullanmayacağınızı Kumarlar Köyü’nde, Altın Zeybek 2 Göleti’nden su ihtiyacınızı karşılayacağınızı zaten açıkladınız, gölette su tutmaya başladınız mı?
“Bir damla suyun Atikhisar’dan kullanılması söz konusu değildir. Projede de belirtildiği gibi, proje sahasına düşen yağmur sularından istifade etmeye çalışacağız. Bunun yetmeyeceği durumlar için de Devlet Su İşleri ile bir protokol imzaladık. Kumarlar Köyü’nde, Altınzeybek 2 Göleti’nin inşaatını tamamlamak üzereyiz. Kasım ayından itibaren gölette su tutmayı planlıyoruz. Bu gölet, aynı zamanda, Kumarlar Köyü ve proje sahamıza yakın üç köye, içme ve kullanma suyu sağlayacak. Kumarlar Köyü’ndeki tarım alanlarını sulayacak. DSİ protokolüne göre, bu köylerin kullanma suyu ve sulama suyu önceliklidir. Protokolde, bizim kullanımımız üçüncü sırada yer alıyor.”
Kanada’da bu bağlamda eylem ve protestolar ile karşılaşıyor musunuz?
“Kanada’nın en büyük yer altı işletmelerinden biri şirketimize aittir. Meksika’da operasyonlarımız var. Kanada’da madenciliğin ülke ekonomisi içerisinde önemli bir yer tutması ve madencilik ile ilgili toplum bilincinin yüksek olması bu tarz eylemlere engel oluyor. Biz Kanada’da ana sınıfı eğitiminden itibaren madencilik eğitimi verildiğini biliyoruz.”
Altın madeni konusunda dışa bağımlı bir ülkeyiz, bu anlamda madencilik sektörü bu bağımlılıktan kurtulmak için anahtar yollardan biri.
“Madencilik hayatımızın içerisinde, her yerdedir. Türkiye’nin yıllık altın ithalatı yaklaşık 8 Milyar Dolardır. Yüzde 85 mertebesinde altında dışa bağımlı bir ülkeyiz. Avrupa’da da birinci üretici konumdayız. Bir yandan da kültürümüzün bir parçası. Türkiye her zaman da dünyada ilk beş altın tüketicisi arasında. Hem tasarruf olarak hem de takı olarak kültürümüzde var, vazgeçemiyoruz. Burada dışa bağımlılığın azaltılması noktasında, bu değerleri üretmek ve ekonomiye kazandırmak zorundayız.”
Sosyal sorumluluk bağlamında bölgeye ve köylülere ne gibi katkılarınız oldu?
“İşletmede olmadığımız halde 10 yıldır bölgedeyiz ve çok sayıda sosyal sorumluluk projemiz de oldu. En büyük projemiz de Altın Zeybek Göleti’dir. Çanakkale Valiliği ve İl Özel İdare ile bir protokol kapsamında 12 km’lik asfalt bir köy yolu yapımı gerçekleştirdik. Bölge halkına 60 km’lik bir avantaj sağlandı. Bunun yanında bir burs programımız var. Çok çeşitli kademelerden öğrencilere burs sağlıyoruz. İlk bursiyerlerden bir kızımız şirketimizde çalışmaya başladı. O da bizim için gurur verici. İlkokuldan başlayarak, üniversite aşamasına kadar, sadece bölgeden 84 öğrenciye burs veriyoruz. Kirazlı köyünden bir kız artık dünyanın herhangi bir noktasında maden de çalışabilecek. Mesleki anlamda altın bilezik kazandırmaktan kastımız da budur.”
Tüm yasal süreçleri tamamlamanız ve açılan tüm davaları kazanmanıza rağmen eylemler ile karşı karşıya kaldınız, bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Ben bu eylemleri şöyle okuyorum. Tüm yasal süreçlerimizi tamamladık. Proje gerek Çanakkale Belediyesi gerek sivil toplum kuruluşların tarafından defalarca kez dava edildi. Bu davaların tümü şirketin lehine sonuçlandı. Şirket aleyhine açılabilecek bir dava artık mümkün değil. Projenin önündeki tüm bu engellemeler son bulduğunda, eylem yöntemi izlendi. Türkiye’nin dışa bağımlılığının devam etmesini arzulayan dinamiklerin bu eylemlerde etkili olabileceğine inanıyorum.”
Peki bu eylemler tablosu Kanada’dan nasıl okunuyor?
“Kanadalı yönetimimize tüm süreci şeffaflık ilkesinden ayrı kalmadan aktarıyoruz. Kanada’dan resmin okunmasında en büyük nokta şu; Yanlış bilgilendirme kampanyasının bu denli hızlı yayılması Kanada’da şaşkınlık yarattı. Biz geçmişte gezi benzeri eylemlerden bunu anlamaya yatkınız ama Kanadalıları bu duruma çok şaşırdı. Doğru bilginin bu kadar az, yanlış bilginin bu kadar hızlı yayılması, medya kanallarında çok basit ve yalın ifadelerin çarpıtılmış olması onları çok şaşırttı. Ceo McCluskey’in sözlerinin çarpıtılması gibi. Aslında Türkiye’de faaliyet gösteren inşaat firmalarının kapasiteleri ve işlemleri ile ilgili övgü dolu bir söz söyledi. ‘Diğer madenlerde çok zorlanıyoruz ama Türkiye inşaatta o kadar iyi ki burada işlerimizi daha iyi götüreceğimize inanıyoruz’ dedi. Aslında Türk müteahhitleri ve inşaat sektörünü tüm dünyaya reklamı yapılmış oldu. İyi niyetle ve destekleyici nitelikte dile getirilmiş mesaj, çok farklı yansıtıldı.”
Madencilik faaliyeti yürüteceğiniz bölge Çanakkale’nin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nı tehdit ediyor mu, çalışmaları su toplama havzası içerisinde yürüteceğiniz iddia ediliyor?
“Çanakkale’de faaliyet gösteren başka bir altın madeni varken gündeme Kirazlı geldi. Belediye Atikhisar Barajı su havzası içerisinde olduğumuzu iddia ediyor. Atikhisar Barajı su kirliliği koruma yönetmeliğine göre koruma alanıdır. Göl alanından itibaren 2 km mesafeden sonra maden faaliyetlerine izin verilir. Bizim projemiz Atikhisar Barajı’na 14 km uzaklıkta. Atikhisar Barajı’nın yaklaşık 350 km karelik yağış alanı var. Bu alana düşen yağış, dereler ile birlikte Atikhisar’a gider. Atikhisar Barajı su toplama havzasının sınırı, Kirazlı projesi Açık Ocak sahasında sona eriyor. Bu sınır, tamamen dağların zirvesini takip eden bir sınır, farklı farklı çizilebilecek bir sınır değil. Bizim projede siyanürlü çözeltinin kullanılacağı tesisler, Atikhisar Barajı’nın su toplama havzası dışında konumlandırılmıştır. Fiziken, buradan bir suyun, havza sınırını aşarak Atikhisar barajına gitmesi imkansızdır. Ayrıca tesisimizde uluslararası standartlara göre sızdırmazlık önlemleri alınmış durumda. Dolayısıyla barajı kirletme ihtimalimiz söz konusu değildir.”
Çanakkale deprem bölgesinde yer alıyor, bu bağlamda ne düşünüyorsunuz?
“Depremsellik konusunda da hem ÇED hem de fizibilite sürecinde gerekli çalışmalar yapıldı. Bölgedeki aktif faylar haritalandı, üretebilecekleri maksimum yer ivmelenmesi hesaplaması yapıldı ve tüm tesis buna göre projelendirildi.”
Ağaç kesimi hem vatandaşı hem eylemcileri harekete geçiren noktalardan biri oldu, 13 bin ağaç kestiğinizi dile getirerek iddiaları yalanladınız, bu süreçte hiç ağaç diktiniz mi?
“Ağaç kesimi noktasında, firma olarak biz yürütmediğimiz için bu sayıyı net olarak Tarım ve Orman Bakanlığı 13 bin olarak açıkladı. İnşaatlara başlamadan önce oluşturduğumuz iki adet hatıra ormanımız var. Bu ormanlar da 14 bin ağaç dikmiş bulunuyoruz. Madencilik faaliyetleri başlar başlamaz rehabilitasyon çalışmamız da başlayacak. İşlemlerin başlayacağı alanlarda süratle ağaç dikimleri de başlayacak.”
Rehabilitasyon çalışmaları ve madencilik faaliyetleri aynı anda başlayacak diyorsunuz, ilk rehabilitasyon çalışmalarını ne zaman göreceğiz?
“Kirazlı’da altın üretimi için 18 aylık bir inşaat sürecimiz var. Bu sürenin ardından Ağı Dağı projesi de başlayacak. İzin ve proje süreçleri olacak. Artık tepki ile karşılaşmayacağımızı düşünüyorum. İnsanlar rehabilitasyonun başladığını görünce, alınan önlemleri görünce bu iyi bir referans olacak. 2022 yılından itibaren rehabilitasyon çalışmalarını göreceksiniz. Altın Zeybek 2 Gölet Projemizde ağaçlandırma çalışmalarına başlıyoruz.”
Çanakkale halkına güven sağlamak ve şeffaflık ilkesine bağlı kalmak için neler planlıyorsunuz?
“Çanakkale Belediyesi’ne biz açık çağrıda bulunduk. Yeterli denetimin yapılmadığı protestocular tarafından dile getiriliyor. Belediyenin, sivil toplum kuruluşlarının belki üniversitenin de içerisinde yer aldığı ikinci bir denetim mekanizması oluşabilir. Nasıl kamu kurumları bizi denetime tabi tutuyorsa, komisyon da bizi denetleyebilir. Belediye bu çağrımıza olumlu ya da olumsuz bir cevap vermedi. Çağrımızı yineliyoruz.”
Eylemler sırasında çalışmalarınıza devam etmediğiniz görüyoruz, faaliyetleri durdurdunuz mu?
“Protestolar neticesinde çalışmalarımızı yavaşlatma kararı aldık. Provokasyon riskini göz önüne alarak böyle bir karar aldık. Bu kararı almaya mecbur değildik ama gerekli gördük. Ayrıca eylemler sırasında sahaya çok güvensiz girişler de oldu. İş güvenliği hiç dikkate alınmadı. Sahaya giren herkese öncelikle, en basit adımla baret takılmalı idi. Sahaya giriş için bile öncesinde eğitim verilmeli idi.”

Editör: Haber Merkezi