Dostluk, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır.

Dostluk kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Hiç beklenmedik bir anında kalbine doğan sıcacık bir duygudur dostluk. Sevinçtir, üzüntüdür, anlamaktır, hatırlanmaktır, sonsuza dek olan arkadaşlıktır. Dostluklarda zamanın önemi olmamalı, basın ne zaman sıkışırsa sıkışsın, koşabilmeli, kapısını çaldığında gözlerindeki o bakışı anlayabilmeli. İhtiyaç duyduğunda omuzlarına yaslanabilmeli, kardeş olabilmeyi yazmalı düşüncelerine insan.
En gizli sırlarını bile verebilmeli, övüldüğünde değil, yuhalandığında durup koluna girebilmeli sana senden çok güvenen bir sırdaş olmalı. Göz bebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Dostluklar hiçbir menfaate dayanılmadan sadece bir sevgi üzerine kurulursa daha kalıcı olur. Aksi taktirde ellerimize aldığımız kum taneleri gibi parmaklarımızın arasından farkında olmadan kayıp gider.
Hz.Muhammed dostluk hakkında söyledikleri
Dostunu severken ölçülü sev. Belki bir gün düşmanın olabilir. Dargın olduğun zaman da ölçülü ol ki bir gün dost olursun. Sonra da yaptığına pişman olursun.
Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin dostluk hakkında söyledikleri
İnsan dostunun huyunu alır. Şems-i Tebrizi Şam’a döndüğünde, Mevlana Celaleddin için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlana Celaleddin’e ileri geri laflar etmişlerdir. Mevlana’nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:
"Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz."
Hz. Ali'nin dostluk hakkında söyledikleri
Garip insan, hiç dostu olmayandır.
Pir Sultan Abdal'ın dostluk hakkında söyledikleri
Hiç ellerin taşı bana değmez, ille dostun gülü yaralar beni.