Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr.Safiye Nur ÖZCAN; “1 Aralık Dünya Sağlık Örgütü tarafından AIDS ve HIV ile ilgili farkındalığı arttırmak ve hayatını kaybedenleri anmak amacıyla 1988’de Dünya AIDS günü olarak belirlenmiştir.

HIV İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsüdür. Vücuda girdikten sonra zamanla bağışıklık sistemini oluşturan hücrelerin azalmasına ve hastalıklara karşı savunma mekanizmasının azalmasına sebep olur. AIDS ise HIV enfeksiyonunun ileri evresidir ve Edinilmiş Bağışıklık yetersizliği sendromu olarak isimlendirilir.

Yani HIV sebebiyle bağışıklık sisteminin görevini yerine getirememesinden dolayı vücutta bazı diğer enfeksiyonların görülmeye başladığı evre AIDS tir.
AIDS bağışıklık sisteminin enfeksiyonu sonucu ortaya çıkar. Bağışıklık sisteminin baskılanması sonucu ortaya çıkan fırsatçı enfeksiyonlar ve tümörlerin oluşturduğu bir klinik tablodur. Bu güne kadar henüz tedavisi ya da aşısı bulunamamıştır. Mücadelede en önemli silahlarımız eğitim ve korunmadır.
-Vücudunda HIV virüsü olan herkeste AIDS’ e ait hastalık belirtileri görülmeyebilir. Hatta 15 yıl (ortalama 10 Yıl) hiç belirti vermeyebilir.
-Ancak mikrobu alan kişiler hastalık belirtileri olmasa bile başkalarına bulaştırabilirler.

-Bu insanların görünümü son derece sağlıklı ve normal olabilir.

-Aşırı zayıflama, çökkünlük gibi belirtiler, hastalığın ilerlemiş son dönemlerinde görülür.

HIV enfeksiyonu, HIV pozitif kişilerle aynı iş yerinde çalışmakla, aynı okulda okumakla, aynı ortamda bulunmakla, ortak çatal kaşık kullanmakla; dokunmak ve tokalaşmakla; telefon, kitap, defter gibi araçlar ile duş-banyo alanlarını, havuzları, tuvaletleri ortak kullanmakla, böcek ısırması ve sinek sokması ile bulaşmaz.

Ana Geçiş yolları:
-Cinsel yolla temas,HIV enfeksiyonunun en sık bulaşma şeklidir. HIV korunmasız (Kondom, prezarvatif kullanılmadan) yapılan her türlü cinsel temasla bulaşabilmektedir.
-Kan ve kan ürünleri yolu ile; , Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması nedeniyle, virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile hastalık bulaşabilmektedir.
(Ülkemizde 1987 yılından itibaren her kan ve kan ürününe gerekli testler yapıldıktan sonra hastaya verilmektedir.)
-Anneden bebeğe geçiş, HIV Enfeksiyonu gebelik süresince, doğum sırasında vücut sıvıları ve emzirme sırasında süt ile bebeğe geçebilmektedir.HIV Enfeksiyonu sadece erişkinleri değil bebek, çocuk, genç, yaşlı herkesi tehdit edebilen henüz virüsü tam olarak vücuttan atmayı sağlayabilecek tedavisinin ve aşısının bulunmadığı bir hastalıktır. Kullanılan ilaç tedavisi ile HIV/AIDS hastalığından ölümler azalmış, ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüşmüştür.

HIV Enfeksiyonu Tanısı Nasıl Konulur?

-Kan testi en güvenilir tanı yöntemidir.
-Kan testi tüm devlet hastaneleri ve aile sağlığı merkezleri (ASM)
-Üniversite hastaneleri ve diğer sağlık kuruluşları
-Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezlerinde (GDTM)yapılabilir.
-İlk alınan kantesti sonucunun ikinci bir kan testi ile doğrulanması gerekir.
-İkinci testte de pozitif saptanan kişilere HIV enfeksiyonu tanısı konulur” şeklinde konuştu.

Necmiye Tarlasüren

Editör: Haber Merkezi