Güven duygusu, toplumun her kesiminde ve her alanda bulunması gerekir.

Güven ortadan
kalktığı ve güvensizlik yaygınlaştığı zaman, insanlarda doğal olarak her şeyi şüphe ve
ihtiyatla karşılama duygusu gelişir. Aslında bakıldığında çevremizde güvenebileceğimiz İnsana rastlamak yok denecek kadar azdır, sanırım hayatla yaşam arasında manevî bağların zayıflığından kaynaklandığını düşünüyorum. Tabi böyle oluncada Çekingenlik ve sevgisizlik meydana geliyor. Kendisini aldatan veya aldatmaya çalışan insana karşı, kimsenin
sevgi ve saygı duymayacağı ve hatta nefret edeceği kesindir.

Doğruluk ve dürüstlüğün böylesine önemli olması, kişinin kendi şahsına karşı tutumundan
başlamak üzere, ilişkili bulunduğu bütün kişilere ve çevrelere karşı her türlü tutum ve
davranışlarını ilgilendiren, ticarî faaliyetlerden kamu görevlerine kadar hayatın bütün
alanlarında ve bütün mesleklerde aranan bir erdem olmasından ileri gelir. Öyleyse insan kendisine zararı dokunacağından korksa bile yine doğruluktan ayrılmamalıdır.

Dürüst ve doğru olmak, aslında herkesin yükümlüğü ise de, bu günlerde nedense önemli bir erdemlilik haline gelmiştir, sanırım buda samimi, doğru ve dürüst insanların sayısının azaldığındandır. Dürüstlük, huzurun ve kendiyle barışık olmanın, kısacası mutluluğun bir gereğidir. Çünkü dürüstlük.doğuştan gelen bir davranış biçimi olmadığından insanlar iyi veya kötü olarakdoğmazlar.

Bu nedenle çocuklar ergenlik dönemine kadar ailesi ve bulunduğu çevre ona yön
verirken daha sonra kişi kendi tercihlerine göre yolunu çizer. Bu da demektir ki dürüst
bireyler için dürüstlüğün öğretilmesi gerekmektedir.

Biz anne ve babalara bu konuda bir çok önemli görevler düşmektedir, örnek verecek olursak çocuklarımıza bazen pambe yalanlar atmak zorunda kalabiliyoruz mesela dersini yaparsan yada yemekte tabağını bitirirsen seni hafta sonu şuraya götürürüm şeklinde fakat hafta sonu götürmediğimizde ve bunu 1 kaç kez tekrarladığımızda çocuğumuzun bize karşı güveni kaybolmuş oluyor.

Bu nedenle ilk sorumluluk anne ve babayı ilgilendirir. Dürüst olabilmek önce kendimize karşı dürüst olmakla başlar. Dürüst kişiler yalan söylemeyi gerçeklerin çarpıtılması olarak gördükleri için aldatıcı tavırlar içine girmezler. Bunun yanında, başkalarını korumak amacıyla olayları çarpıtmayı da kabuletmezler. Herkesin muhakkak kusurları olacaktır. Bunun yapılmamasımı gerekiyor evet, ama maalesef zaman zaman hepimiz yapıyoruz. Ne demişler Kusursuz insan yoktur….