Penceremden dışarı baktım... Hava, bozuk... Gökyüzü, gri... Yağmur ha yağdı ha yağacak derken; ilk damlalar, cama vurmaya başladı: Pıt...Pıt... 'Off! Ne sıkıcı bir hava!' demedim.

Hemen bir kahve suyu koydum... Ardından balkona gittim... Şemsiyemi açtım... Bir sandalye attım altına... Mutfaktan şekersiz nescafe'mi kaptığım gibi koştum balkonuma. "Böyle bir havayı her zaman nerden bulacağım!... Bu keyif, her zaman yaşanmaz." diye düşünerek, yağan yağmurun getirdiği o mis gibi bahar havasını kahvemle karıştırdım. Mımmmm... Siz hiç denediniz mi?

Derken; yağmur, yavaş yavaş azaldı... Sonra durdu... Güneş, gri bulutların arasından parlak bir göz kırptı. Bunu fark eden gökyüzü, yedi renge büründü... Gökkuşağı! Hem de üç tane yan yana! İşte bir tane daha yaşanması az rastlanır bir olay... Hemen gözlerimi kapattım... Elimi kalbimin üstüne koydum. Aklıma gelen, yaşama dair ne kadar dileğim varsa hepsini diledim...
Gökyüzü, o bildik parlak mavisine geri döndü sonra pırıl pırıl; "Evde oturma, çık dışarı!" dercesine dâvetkâr.... Durur muyum! Ben de baharın güzel renkleri ile donattım kendimi... En sevdiğim renk, tüm bahçeleri, sokakları süslüyor ve eşsiz, az ömürlü kokusunu nâzikçe etrafına yayıyorken, baktığım her yerde lila rengi görüyorken, uyum sağlamamak olmazdı... Taze bahar havasını içime çektim... Kendimi yenileniyor gibi hissettim...

Hazır kendime "bi güzellik" yapıyorken, hiç hızımı azaltmadım. Sık sık kitap aldığım sevimli yeşil gözlü tombul çocuğun yanında aldım soluğu... Yeni çıkan kitaplara baktım. Her zaman kitap alırken elimi kapağında gezdiririm... Bana hitap edecek kitabı hissederim... Eğer al beni okumaya değer diyorsa, ikinci kez düşünmem; alırım... Bu sefer elim, tam da mevsimine uygun bir kitabı seçti: "AŞK KAPIYI ÇALINCA".

Eve geri dönüş yolculuğu başladı; ama hava, sanki yeniden bozacak gibi... Olsun, zararı yok. Yağmurda ıslanmanın keyfine de varmak isterim... Size pek de normal gelmeyebilir; ama, tüm kalbimle doğruyu söylüyorum. Kimbilir kaç defa yağmurlu havalarda ayakkabılarımı da çıkarıp yollarda yürüdüğüm ve bundan çok keyif aldığım olmuştur.

Köşe başına geldiğimde her zaman orda duran çiçekçiden bir buket en sevdiğim çiçek olan kır çiçeklerinden aldım. Çok da güzel kokuyorlar... Artık evimde alabilirdim soluğu...

Çiçekleri vazoya koydum; kitabı ise pencerenin yanına... Sonrada oturdum, hissettiklerimi sizlerle paylaşmak istedim ve kelimelere döktüm. Kimbilir, belki siz de yaşamın size sunduğu küçük, basit fırsatları kaçırmadan yaşamak, kendiniz ve sevdikleriniz için kocaman kocaman mutluluklara dönüştürmek istersiniz diye...Belki... Siz de "Bİ GÜZELLİK" yapmak istersiniz...