Arslan, paylaşımında bu özel mantarın alt yüzeyine işlenen çizimlerin kalıcılığına dikkat çekerek, terek reyşiyi “doğanın belleği” olarak tanımladı. “Ben Sanatkâr Mantarıyım – Üzerime Yazılan Her Şey Ebedidir!” sözleriyle başlayan paylaşımı, doğa ve sanat arasındaki bağa dair etkileyici bir anlatı sundu.
“Alt yüzeyim bembeyaz… ama bana dokunursan kararırım. İşte bu yüzden doğa sanatçılarının gizli tuvaliyim,” diyen Arslan, mantarın alt yüzeyinin bir tür doğal çizim alanı sunduğunu, iğne, tığ ya da kürdan gibi aletlerle üzerine yapılan çizimlerin zamanla karararak kalıcı hale geldiğini ifade etti.
Terek reyşi mantarının sadece sanatsal yönüyle değil, ekolojik ve tıbbi önemine de değinen Arslan, mantarın ölü ya da ölmekte olan ağaçlar üzerinde yaşadığını, çürümeyi hızlandırarak ekosisteme katkı sağladığını belirtti. Ayrıca içerdiği antioksidan ve anti-tümör bileşenlerle bilim dünyasında da ilgi gördüğünü ekledi.
Kuzey yarımkürenin nemli ormanlarında, özellikle kayın, meşe ve gürgen gibi ağaçlarda rastlanan bu mantarın, bazı kültürlerde ruhsal temizlik için tütsü olarak da kullanıldığını belirten Arslan, doğaya karşı duyarlılık çağrısıyla paylaşımını şu cümleyle sonlandırdı:
“Unutma, bana bir şey çizdiğinde… o iz sonsuza kadar kalır.”
Doğa ile sanatın buluştuğu bu özel tür, bir kez daha gözlerin mantarların gizemli dünyasına çevrilmesini sağladı.