Gelibolu ilçesinde 16 Ağustos 2025 günü saat 16.28’de başlayan yangın, Tayfun ve Cumalı köyleri arasındaki açık alanda yükselen alevlerle başladı. Şiddetli rüzgarın etkisiyle büyüyen yangın kısa sürede ormanlara da ulaştı. Hava sıcaklığının yüksek, rüzgarın sert ve nem oranının düşük olduğu bu günlerde yangın riski en üst seviyeye çıkmışken, Bakanlık ve Valilik tarafından yapılan tüm uyarılara rağmen dikkatsiz bir insanın ihmali felakete dönüştü.
Orman yüksek mühendisi Mehmet Akkan, yangın bölgesinden yaptığı paylaşımda hem duygulandırdı hem de düşündürdü:
“YA KAÇAMAYAN CANLA YANARAK YAŞAMINI YİTİREN KAPLUMBAĞA...”
Üç gün boyunca sahada görev yaptığını belirten Akkan, Orman Genel Müdürlüğü ekipleri, destek için gelen kurumlar ve gönüllülerle verdikleri mücadele sonucunda yangının kontrol altına alındığını açıkladı. Ancak, bu mücadele sırasında orman ekosistemlerinde yaşayan binlerce, milyonlarca canlının da zarar gördüğünü vurguladı: “Orman ekosistemlerinde binlerce, milyonlarca canlı yaşıyor. Kaçabilen kendini kurtarabiliyor. Ya Kaçamayan Canlılar. Gelibolu Yangınında kaçamayıp, evinde can veren Kaplumbağa... Bu canlıların vebali çok büyük. Lütfen onların da yaşam hakkı olduğunu bilelim. Bizi evimizde yakmalarını istemiyorsak, bu canları da yakmayalım, yaşatalım.”
Akkan’ın sözleri yalnızca yanan ağaçlara değil, yok olan canlılara da dikkat çekti. Paylaşımında kaplumbağanın simgesel değerine vurgu yaptı:“Evrendeki en eski canlılardan biri olan kaplumbağa, evini sırtında taşıması ve uzun ömürlü olması sebebiyle Türk inancında uğurlu ve kutsal sayılmıştır. Devletin gücünü, koruyuculuğu, ölümsüzlüğü, bilgeliği, mutluluğu, sabrı, azmi, istikrarı ve sonsuzluğu simgeler.”
Ayrıca psikoloji açısından da kaplumbağanın ruhsal ve fiziksel yaraları sarmayı, iyileşmeyi, şifa aşılamayı, barışı ve uzun ömrü temsil ettiğini belirten Akkan, insanlığa güçlü bir vicdan çağrısında bulundu:“Bu kadar anlamlı, değerli canları yakarak ölümüne sebep olan bizler, bunun hesabını vicdanımızla hesaplaşarak vermeliyiz. Elimizle yaktığımız ateşi, gözyaşlarımız söndüremez. Ateşimiz felaketimiz olur. Her şey elimizde.”
