Yalanların korku dolu olanından çevrelenmiş dört bir yan. Bir yaşam ki; sürekli çabanın ellerinden tutmak zorunluluğunda ve bir söz ki yazmaya ihtiyacı var nefes alamıyor.

Ne uzun düşlerin ne de kaygıların temeli inebiliyor derinlere. Meçhulun gölgesinde kararıyor ümitler. Yanlışlar doğruları sustururken elinden geldiğince beklemek geliyor içimden. Uzun müddet susmak. Gerçekler hep susuyor. Zamanın eskittiği düşünceleri ömür kemiriyor. Bir anda boşluğun gövdesine yaslanıp anlamaya çalışıyorum ve ürküyorum. Değişen ne varsa bana benzemiyor. Renkler uzaklaşıyor gözlerimden, sesler değişiyor, belleğimde birkaç cümle kalıyor. Anlamları tutunamıyor karşılığında; her şey değişken. Bilmek yetmiyor bir de yaşamak, yaşamın içine inandıklarından bir demet kelam, sayısız davranış sunmak, Gücünü yitiren seslere önder olacak başlangıçları yazmak. Acizliğin kolları hayallere uzanamıyor, gerçekliğin acısı sevginin ellerinde çırpınıyor. Sonra hep aynı vurgularla yitirilen cümleler duyuluyor. Ben gözümü yükseklere diktikçe alçaklardan sesler yankılanıyor.

Görünürde aldatıcı bir rüzgar, gözlerde anlamsız beslenen yargılar. Güzeli de çirkini de farklı kılan bakışların emin halde salınan hallerine gülüp geçilen uzun zamanlı yalnızlıkların dostluğu. Ben miyim içinde konuşan benliğin dışa vuramayan mütevazi yüzü. Bir yanımda zaman bir yanımda zamanı da utandıran insancıklar. Henüz uzun bir yol var, kapımın önünde yolların tozunu toplamış bir çift pabuç. Kirini bulaştırmaktan korktuğum tabanına yolların hikayesini yazmış ama kirletmeden okumayı bilmek lazım, okudum ve yazdıklarım gözlerimde süzülen kelimelerden uzaklaşıp kendi oldu. Issız bir kapının dev haysiyetini besleyen sağlamlığında gerçek dostlar kapıyı vurdu.