Öncelikle 'sanal' kelimesinin anlamı nedir ona bakalım?

Latince'deki "virtualis" kökeninden gelen sanallık, kavram olarak var olmayan; ancak sanrılarla var olduğu kabul edilen şeyler için kullanılmıştır. Türk Dil Kurumu'nun karşılığını "sanal" olarak belirlediği "virtual", gerçekte var olmayan kavramlar, olgular ve mekanlar için kullanılır. Terimin kökü, "sanmak" fiilinden gelmektedir. Dolayısıyla sanal bir kavram gerçek ya da var olan değildir. Ancak yine de gerçeğin karşıtı da; yani sahte ya da yanlış da değildir.

Buradan yola çıkarak "sanal gerçeklik" kavramının gerçekdışı bir yaşam formu olduğu da düşünülemez. Aksine, terimden gerçek yaşamın uç noktalarının sanal bir gerçeklik üstünde birbirine dokunduğu ortam algılanmalıdır. Günümüz insanları, artık yüzyıllar öncesinde olduğu gibi daha doğal ve doğaya bağlı yaşamıyorlar veya yaşayamıyorlar. Çünkü artık insanların büyük bir kısmı, şehirlerde yaşamını sürdürmektedir. Aslında bizleri yaradan Yüce Allah ,öyle bir ahenk içinde yaratmış ki doğaya bile üç ay kış mevsiminde dinlenmesi için izin veriyor. Fakat biz insanlar, Yüce Allah'ın kanununu görmezden gelerek her gün ha bre bir telaş içerisinde koşturup duruyoruz ve kendimizi geniş arazileri bırakıp şehirlere dar alanlara esir ediyoruz.
Şehirlerde ve dört duvar arasında mecbur kalınmış bir yaşam, doğadan kopuk ve tamamıyla elektrik, doğalgaz, televizyon, diziler, cep telefonu, kısa mesaj, sms internet, bilgisayar ve bilgisayar oyunlarına endekslenmiş bir hayat yaşamaya çalışıyoruz.
İnsan ilişkileri, artık yüzeysel. Büyük bir çoğunluk, birbirini dinlemiyor bile ve insanların 'ı, "sanal bir alem" tutturmuş ve o sanal aleminde yaşıyor ve büyük bir bölümü korku içinde, gelecekten kaygılı bir biçimde hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Ne demiş Napolyon: «İnsanlar, çıkarları ve korkuları üzerine hareket ederler.» Bu formül, halen geçerliliğini koruyor. Şeytan, öyle güzel planını yapmış ki, saatlerce gençleri sanal alemde bilgisayarın önünde oyunlar vasıtası veya internet vasıtası ile tutabiliyor ve insanlar, 5-10 dakikalarını bile onları yaradan Yüce Kudret'e ayırıp namaz kılmaya üşeniyorlar; fakat saatlerce bilgisayar ve televizyonların önünden kalkmıyorlar veya kalkamıyorlar. Çünkü, artık bağımlı olmuşlar internete ve bilgisayar oyunlarına, şiddet oyunlarına, vurmaya, kırmaya ve sanal alemde sanal oyunlar ile dünyayı kurtarmaya bağımlı hale gelmişler. Herkes; çalışmadan, üretmeden, çaba sarf etmeden, bir bedel ödemeden, dünyadaki bütün güzelliklere sahip olmak istiyor. Çünkü sanal alemde "çalışmak" denen bir kavram yok.

Duygu ve düşüncelerden uzak sanal alemde, sanal bir boşluğun içine bakıp duruyorlar ve hayatları gün geçtikçe anlamsızlaşıyor ve kalpleri artık o alemden dışarı çıkamıyor ve tamamıyla gerçeklere direniyorlar. O alemin esiri oluyorlar. İşte günümüzün hayatı ve işte günümüzün insanı... Haberlerde her gün kötü haberler, ölen insanların sayısı, trafik kazaları, karşılıklı çekişmeler, didişmeler, verilen mücadele ve günlük ekonomik veriler; şu borsa çıktı, şu borsa indi, Dolar indi Euro yükseldi, altın düştü. Sonra "paparazzi" ve "magazin" haberleri, eğlence, müzik ve dans... Yani anlayacağınız, sanal bir alem kurulmuş ve biz insanlar, büyük bir çoğunluk, bu sanal alemin esir insanları olmuşuz. Yüce Allah, bizleri ve yavrularımızı bu sanal dünyanın sanal insanları olmaktan korusun ve bizlere gerçekleri olduğu gibi göstersin. Ne demiş atalarımız: «Sen, Hak ile meşgul ol ki; Batıl, seni işgal etmesin!»