Bekledi,uzunca bir müddet kendini sakince dinlemek için.İçindeki karmaşık seslerin birbirine karışan uğultusu yüzüne huzursuz bir ifade bürüdü.

Yine de derin bir solukla sakinliğin ruhuna bürünmesini bekledi.Hüznün ve acının yavaş yavaş ilerlediği zihnini,kalbinin karamsar havasından uzaklaştırmak için adımlarını yavaşlattı.Kulağına çalınan çocuk sesleri dahi içinde bulunduğu durgun sulara kıpırtı katamıyordu.Hatta işitmiyordu.Bakıyordu ama seçemeden detayları, sadece bakıyordu.Gözlerini içindeki hüznü aktarmak istercesine denize gömmüştü.Arada rüzgar tenini okşuyordu,arada kağıt helvacının nakaratlarını işitiyordu,arada köpek havlamaları,arada kornalar,arada kahkalarla geçen sisli silüetler,arada yavaşça ilerleyen yaşlı gölgeler,ara ara çalıp pes eden telefonunun melodisi.Kâh yüzüne acı çeker bir ifade yerleşiyor,kâh hüznün tarifsiz çizgileri ile yerleştiği sükunetli ifadesi..Kendini dinlemek istedikçe,amansızca yükselen iç seslerin karmaşasına hapsoluyordu.Uzunca müddet oturduğu bankta,denizden esen rüzgarın ruhunu dinginleştirmesini bekliyordu sanki.Ya da zamanın ilaç niyetine kalbine çökmesini.Zaman zaman yanında kısa süren yolcular oturmakta,kalkmaktaydı..Kimisi kendini kısa süreli dinlendiriyor,kendisi hiç yokmuş gibi pervasızca yanından ayrılıyordu.O an acısının kendisini görünmez kıldığını zannetmişti.Kimisi de meraklı yan bakışlar fırlatıyor,sonra umursuzca kendi havasına dönüyordu.Ya oynayan çocuğuna seslenen bir anne,ya kendi kendine söylenen bir yaşlı,ya da uzun sessizliğini derin bakışları ile süsleyen bir genç misafir oluyordu bankına.Ne kadar süre oturduğunu bilmiyordu ama biraz daha yerinden kıpırdamaz ise daha nice misafirleri yanında ağırlayacaktı bunun farkındaydı.Önünden insan resimleri geçiyor,deniz ile arasında kurduğu bağın ortasından hayalet misali süzülüyorlardı.Denizin havasını defalarca uzun uzun içine çekti.İç sesleri saatler sonra yorulmuş tane tane kelimeler çınlatmaya devam ediyorlardı.Bazen bir an geçmişin uzun yolculuğuna çıkıyor,bir an şimdiki anın içinde oluşturduğu tepkiyi sorguluyor,bir an da geliyor geleceğin rotasını çizmek için kader dümeninin başına oturuyordu.Defalarca sorguladığı kalbini,defalarca yorduğu zihnini uzunca sessizliğe bırakmak için çabaladı,gözlerini kapadı,seslere sağır oldu.Yüzüne istemsiz bir gülümsemenin oturduğunu farkeder gibi oldu.Ruhundan yüzüne yayılan huzurun görüntüsü simasına yerleşmiş hüzünleri kovaladı..Gözlerini açtığında yaşamın önünde sunduğu güzellikleri farketti.Hüznünü emanet ettiği deniz,hüzünleri ulaşılmaz kıyılara götürmüştü sanki.İçine yerleşen acının oklarını gözlerin göremeyeceği uzaklara bırakmıştı adeta.Kendi kendine hüznü ve acıyı kalbine yerleştirdiğini farketti.İstese her hüznü ve acıyı çabucak uzaklaştıracak gücün içinde gizlendiğini farketti.Önemsiz gördü kendini bu derece üzen her şeyin varlığını.Kendini mahkum ettiği hüznün,kendi elleri ile derinliğe bıraktığı acının bir an da izlerini dahi yok edecek kadar kaybolduğunu hissetti.Şaşırdı..Zamanın geri gelmesini diledi sonra hayıflandı kendine bu isteğinden dolayı..Geçmişi de düşünmeyecekti,şimdiki zamanı geçmişin gölgesinde yaşamayacaktı.Tüm telaşları ve kendini mahkum ettiği hüzünleri kendi elleriyle kaybetmişti.Evet bu bir kayıptı,kendine yaptığı haksızlıktan dolayı bir kayıptı..Akşamın gelişini müjdeleyen kurşuni renklerin denizle sunduğu renk gösterisi ile yerinden kalktı.Ürperti,ilk defa adımını atan bir bebeğin korkusu ve isteği ile yürüdü..Gülümsedi,yanından geçenlere selam verdi.Kimisi deli zannetti kimisi aynı gülümsemeyle karşılık verdi.Sonra bir an da bir hüznün perdesini araladığını ve kocaman bir ışığın ruhuna sızdığını farketti.Biraz kendine kızdı sonra da kendine kızmaktan vazgeçti.İnsanın kusurlarını keşfedip ardından yeniden doğmasının verdiği huzuru içinde hissetti.Yürümeye devam etti...