Çanakkale'de 65 yaş üstü kadınlar, Altın Yıllar Yaşam Merkezi'ndeki dokuma atölyesinde yeni beceri kazanıp ikinci baharında kurdukları dostluklarla aktif yaşam sürüyor.
Kimi eşini kimi evladını kaybeden kimi ise zorlu hastalıkla mücadele eden kadınlar, Altın Yıllar Yaşam Merkezi'nde aldıkları eğitim kapsamında halıdan çantaya, panodan duvar süsüne kadar birçok ürün ortaya koyarken, kurdukları dostluklarla da yalnızlıklarını geride bırakıyor.
İlerleyen yaşlarına rağmen yeni bir ürün ortaya çıkarmanın verdiği heyecanla dokuma tezgahının başında iplik ören kadınlar, yeni beceri kazanıp birlikte üretmenin mutluluğunu yaşıyor.
Hakkari'de 47 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan 72 yaşındaki Fatma Öksüz Çebi, AA muhabirine, oğlunun yaşadığı Çanakkale'ye taşındıktan sonra birkaç ay evde dinlendiğini ancak boş oturmaktan da sıkıldığını söyledi.

Altın Yıllar Yaşam Merkezi'nin hayatına kattıklarına değinen Çebi, "Yaşlı olmak çok zor. Eve kapanıyorsunuz. Komşuluk ilişkileri de olmadığı için eve kapanıp kalıyorsunuz. Burası bana bir ilaç gibi geldi. Yaz bitse de atölye başlasa diye dua ettim. Buraya gelemediğim için yazın çok sıkıldım. Hayatımda ilk defa el işini burada yaptım. Öğretmenim olmasaydı yapamazdı. Elime ip almış insan değilim." dedi.
Emekli memur 68 yaşındaki Emel Bayındır da sosyal hayatın içinde olmayı sevdiğini belirterek, bu nedenle 2 yıldır Altın Yıllar Yaşam Merkezi'ne geldiği belirtti.
Merkeze öncelikle sosyalleşmek, yaşıtlarıyla birlikte olmak için geldiğini ifade eden Bayındır, şunları kaydetti:
"Aynı zamanda bir şeyler üretmeyi seviyorum. Çanta dokudum kızıma. Çok beğendi, kullanıyor. Benim de hoşuma gidiyor. Burası psikolojime de iyi geliyor. Günlük stresten uzaklaşıyorum. Ayrı bir dünyanın içine giriyoruz el işi yaparken. Her yaşta ruhumuz çocuk. Kendimi yaşlı gibi hissetmiyorum. Nüfus kağıdımız yaşlı ama ruhumuz genç."
- "Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardı ama şimdi öyle değil"
Merkezdeki kurslara 3 yıldır devam eden 74 yaşındaki Sadiye Gülme ise arkadaşlarının önerisiyle atölye çalışmalarına katıldığını, kendisinin de birçok arkadaşına bu merkeze gelmelerini tavsiye ettiğini ifade etti.
Yaşam koşullarının eskisi gibi olmadığına değinen Gülme, "Eskiden komşuluklar vardı. İnsanlar birbirine gidip derdini anlatıyordu. Dert dinliyordu. Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardı ama şimdi öyle değil." diye konuştu.
Emekli kursiyer 68 yaşındaki Ayşe Sema Göç de kurdukları dostluklar sayesinde dokuma atölyesinden ayrılmak istemediğini kaydetti.
- "Kendimi 18 yaşında hissediyorum"
Kursa 5 yıldır katılan 79 yaşındaki Gülderen Meral ise 54 yaşındayken önce oğlunu ardından eşini kaybettiğini belirterek, "Her şeyi unutuyorsunuz burada. Hiçbir şey kalmıyor akılda çünkü kendinizi veriyorsunuz. Bu atölye insana çok iyi geliyor. Burada sevinç doluyum, gönlüm daha coşuyor. 79 yaşındayım ama her şeyi yapmak istiyorum. Gençleşiyorum, kendimi 18 yaşında hissediyorum." diye konuştu.
Emekli fizyoterapist 66 yaşındaki Dilek Aykaş da eşinin babasını Alzheimer nedeniyle kaybettiklerini belirterek, söz konusu nedenden dolayı sosyalleşmenin önemli olduğunu fark ettiğini vurguladı.
- "Amacımız sıkıntıları, üzüntüleri bir nebze olsun unutturmak"
Dokuma Atölyesi Eğitmeni Özlem Algönül Öztürk ise mesleğiyle ilgili ilk çalışmayı 4 yıldır bu merkezde yürüttüğüne değinerek, kendisinden yaşça büyük insanlarla iletişim halinde olmayı sevdiğini dile getirdi.
Dokumanın birbirini takip eden kısa hareketlerden oluştuğunu aktaran Öztürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sağ eliyle çok iyi çalıştığını ama sol eliyle yanlış yaptığını, yavaş ilerlediğini söyleyen katılımcılar oluyordu. Bir-iki ay geçtikçe hızlandıklarını söylüyorlardı. Amacımız bir ürün ortaya çıkarmak değil onların sosyalleşmesini, anılar biriktirmesini sağlamak, geçmişte yaşadığı sıkıntıları, üzüntüleri bir nebze olsun unutturmak. Onların buraya gelme motivasyonu bile yaşama sevincini gösteriyor. Bu da bana mesleki anlamda doyum yaşatıyor."