"Denizlerin akciğerleri" olarak tanımlanan deniz çayırlarını korumaya yönelik ÇAYIR-İZ projesi kapsamında bilim insanlarıyla Marmara Denizi'ne dalış yapan AA ekibi, güncel ölçümlere eşlik edip gelişmeleri su altında anons çekerek aktardı. Kıyısal ekosistemlerin hayati bir parçası olan deniz çayırları, karbon depolama kapasitesi, kıyı erozyonunu önleme yeteneği ve deniz canlılarına sunduğu yaşam alanlarıyla iklim değişikliğiyle mücadelede de kilit rol oynuyor.
Ancak dünyada deniz çayırları, artan kirlilik, kıyı yapılaşması, deniz trafiği ve iklim değişikliği gibi sebeplerden dolayı tehdit altında.
Bu tehditlere dikkati çekmek ve bilim temelli koruma politikaları geliştirmek amacıyla Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi tarafından Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğünün desteğiyle yürütülen MAR-ÇAYIR projesiyle Marmara Denizi'ndeki deniz çayırlarının tür çeşitliliği, dağılımı ve yoğunluğuna dair kapsamlı bilimsel veriler üretildi.
Proje kapsamında Marmara Denizi'nin adalar dahil yaklaşık 1300 kilometre kıyı şeridi taranarak deniz çayırlarının dağılımı, ekolojik durumları ve tehditler, coğrafi bilgi sistemleri tabanlı veri setine dönüştürüldü. Marmara'da yaşayan 4 tür deniz çayırının pinalar başta olmak üzere çok sayıda deniz canlısına ev sahipliği yaptığı tespit edildi.
Bu doğrultuda Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü desteğiyle hayata geçirilen ÇAYIR-İZ projesiyle Marmara Denizi'nin kıyılarını temsil edecek şekilde seçilmiş 8 istasyonda bilimsel izleme faaliyetleri yürütülerek, deniz çayırlarının ekolojik durumunun düzenli olarak değerlendirilmesi ve karşı karşıya oldukları baskıların seyrinin takip edilmesi hedefleniyor.
Mayısta başlayan ÇAYIR-İZ projesi kapsamında belirlenen istasyonlarda deniz çayırlarının kıyısal alandaki gelişmesi, ekolojik nitelikleri ve maruz kaldıkları tehditler 4 mevsim izleniyor.
Proje sadece Marmara için değil, küresel ölçekte deniz ekosistemlerinin korunması için stratejik öneme sahip.
Son yıllarda Marmara'da yoğun olarak gözlenen müsilaj da deniz çayırlarının ne denli önemli ve kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın da önem atfettiği ÇAYIR-İZ projesi, bu kırılganlığı azaltmak, çeşitli nedenlerle bozulmaya başlamış deniz ekosistemini restore etmek ve sürdürülebilir, bütünsel yönetim anlayışı oluşturmak için bilimsel temelli bir yaklaşımı benimsiyor.
- Ormanlardan 35 kat daha fazla karbon tutuyor
AA ekibi, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı ve Doç. Dr. Uğur Karadurmuş, Erdek Dalış Kulübü Eğitmeni Osman Benli ile proje kapsamında su altında deniz çayırları habitatında yapılan çalışmaları yerinde takip etti.
Ekip, Erdek Körfezi'nde su altındaki istasyonun bulunduğu bölgeye dalış yaparken, AA muhabiri de su altından gerçekleştirdiği anonsla gelişmeleri aktardı.
İstasyonlarda yapılan inceleme sonucunda deniz çayırlarının genel durumunun iyi olduğu gözlenirken, sadece Akdeniz'e özgü "posidonia oceanica" endemik türünde gerileme kaydedildi. Dalışta örnekler alan bilim insanları, gerilemenin sebebini araştırmalar sonucu tespit edecek.
Prof. Dr. Sarı, dalış öncesi AA muhabirine yaptığı açıklamada, karadaki bitkilerin su altındaki tek temsilcisi olan deniz çayırlarının yosunlarla karıştırıldığını belirterek, deniz çayırlarında kök bulunurken, yosunlarda ise kanca gibi tutunma organı olduğunu söyledi.
Deniz çayırlarının fotosentez de yaptığını, bir metrekare deniz çayırı alanında günde 10-20 litre arasında oksijen üretildiğini aktaran Sarı, "Denizin akciğerleri, denizdeki oksijenin üreticilerinden biri. Deniz çayırları, bir taraftan oksijen üretir, bir taraftan da denizdeki organizmalar için sığınma, barınma, beslenme ve üreme alanı oluşturur. Deniz çayırlarıyla kaplı bir alandaki canlı sayısı, deniz çayırı olmayan kumlu bir habitatla kıyaslandığında 40 kat daha fazla canlı barındırır." bilgisini paylaştı.
Deniz çayırlarının karbon tuttukları için iklim değişikliği nedeniyle önemli olduğuna işaret eden Sarı, deniz çayırlarının ormanlardan 35 kat daha fazla karbon tuttuğunu kaydetti.
- "Marmara'yı yaşatacaksak deniz çayırlarını da korumamız gerekiyor"
Deniz çayırlarının pinaların en önemli yaşam alanı olduğunu anlatan Sarı, "Işık geçirgenliği daha fazla olduğu için Ege'de ve Akdeniz'de 40 metreye kadar deniz çayırı bulunabilirken, Marmara'da en fazla 7-8 metrede deniz çayırı biter çünkü ışık geçirgenliği düşüktür. Deniz ekosistemini eğer koruyacaksak, Marmara'yı yaşatacaksak pinaların en önemli habitatı olan deniz çayırlarını da korumamız ve yönetmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.
Marmara'nın kıyılarının yüzde 60'ından fazlasında deniz çayırı olduğunu ifade eden Sarı, kirlilik ve kıyıdaki müdahaleler nedeniyle Silivri'den Gebze'ye kadar olan şerit ile İzmit Körfezi'nin en kuzeyindeki kıyısal alanda deniz çayırı olmadığını söyledi.
Sarı, ÇAYIR-İZ projesiyle deniz çayırlarının kıyıdan itibaren kaç metre derinliğe kadar olduğunu belirlediklerini dile getirerek, "Bulunduğu bölgeden geriye doğru mu çekiliyor yoksa daha derine doğru mu gidiyor, bunu görmeye çalışıyoruz. Eğer geriye doğru çekiliyorsa Marmara Denizi'ndeki ekolojik durum kötüye, ileriye doğru gidiyorsa iyiye gidiyor demektir." şeklinde konuştu.
İklim değişikliğinin de deniz çayırlarına etkisinin projeyle tespit edileceğini bildiren Sarı, "İlk çalışmamız yaz sezonuydu, istasyonlarımızı kurduk, ölçümlerimizi yaptık, işaretlerimizi koyduk. Bugün ileriye mi gidiyor, geriye mi düşmüş, ölüm var mı, göreceğiz." dedi.
- "Kritik bölgelerde koruma politikalarıyla onların geleceğini güvenceye alacağız"
Doç. Dr. Uğur Karadurmuş da AA ekibinin de eşlik ettiği deniz çayırlarının ikinci saha çalışmasının ardından açıklamalarda bulundu.
Çalışmayla deniz çayırlarının hem ekolojik hem de popülasyon yapısı anlamında değişimlerini incelediklerini belirten Karadurmuş, proje kapsamında yaptıkları 3 aylık periyotlardaki dalışlarda, deniz çayırlarının sağlık durumları, yoğunlukları ve bazı ekolojik göstergelerini su atındaki gözlemlere dayalı kayıt altına aldıklarını aktardı.
Karadurmuş, su altında yaptıkları inceleme sonucu Akdeniz'e özgü "posidonia oceanica" türü endemik deniz çayırlarının sadece bir istasyonda çekilme gösterdiğini anlattı.
Deniz çayırlarının genel durumunun iyi olduğunu vurgulayan Karadurmuş, şöyle konuştu:
"Bu istasyonda 3 ay önce yaptığımız dalıştan bugüne kadar geçen sürede ulaştığı en derin sınırda Akdeniz'in endemik posidonia oceanica türü deniz çayırlarında 4 metrenin üzerinde bir gerileme kaydettik. 9 metre derinlikten 4 metre daha sığa çekiliyor olması, deniz çayırının sığ alanda sıkışmasına, örtü alanının daralmasına sebep oluyor. Bu gerilemenin sebeplerini ortaya koymak ve koruma stratejileriyle deniz ortamındaki koşulları iyileştirerek, daha geniş alanlara yayılmaları için uygun koşullar sağlamak gerekiyor. Tam da bu yüzden bu proje önem arz ediyor. Kritik hassas bölgelerde koruma politikalarıyla onların geleceğini güvence altına almaya çalışacağız."
Bu gerilemenin ekosistemde yaşanan sorunlara karşı olumsuz yönde bir tepki olarak düşünülebileceğini dile getiren Karadurmuş, alınan örneklerle bunun nedeninin araştırılacağını kaydetti.
Karadurmuş, "Genel anlamda çayırların durumu gayet iyi olmasına karşın tek bir istasyonda ölümler kaydettik, bu ölümlerin sebepleri çok çeşitli olabilir. Çayırlarda karasal baskının az olduğu istasyonlarda çayırların sağlıklı olmasına rağmen sadece bir istasyonda posidonia oceanica türünde ölümler kaydettik. Müsilaj sonrası yeni bir dönemden çıktık. Eylül-ekim ayında da yeni müsilaj oluşumu başladı, bunun etkisi olabilir. Bunları araştırdıkça nedenlerini kesinleştirebileceğiz. Daha sığa doğru gelmesinin nedeni, muhtemelen ışık geçirgenliğinin azalması olabilir. Bu, kirlilikten, bulanıklıktan olabilir." açıklamasında bulundu.