Bugün de iş hayatında kadının öneminden bahsedeceğim.
İsterseniz erkeklerin yerine kadını da koyabilirsiniz. Bu şu anlama geliyor: Günümüzde kadın işi erkek işi diye bir görev dağılımı yok. Ya da erkekler şirketleri, kadınlar da evi yönetir diye bir kural geçerli değil. Nasıl ki nüfusun yarısını kadınlar ve erkekler oluşturuyorsa ev işlerini de birlikte paylaşmalılar,Bir reform yapılması lazım. Koşulların kadınlara göre değişmesi gerekiyor. Evet, erkekler için işe gitmek bir yaşam biçimi. Erkek dediğin sabah kalkıp işe gider ve ne yatağın düzeltilmesi ne kahvaltının hazırlanması ne çocukların okula gönderilmesi ile ilgilenir. Bu işler kadına bırakıldığı için kadınların çoğu çalışma hayatının içinde olmayı istemiyor veya evlendikten veya anne olduktan sonra çalışma hayatından uzaklaşmak istiyor. Oysa bu işlere erkeklerin de el atması şart
FARK YARATMALIYIZ
Tabii bu zaman isteyen bir geçiş süreci. Bu süre içinde kadınların durumuna göre değişimler yapılabilir. Günümüzde bir çok şirket çalışanlarından daha iyi verim almanın yollarını arıyor. Bunun için araştırmalar, çalışmalar yapıyor. Çalışan ne kadar mutluysa işteki verim de o kadar çok artıyor. Kadınların çalışma hayatına katılması için de kadınların mutluluğunu artırmak gerekiyor. Dedim ya biz kadınlar olarak fark yaratmalıyız.
İş hayatı, bir yandan kadının saygınlığı, ekonomik özgürlüğü ve özgüvenine katkı sağlarken bir diğer yandan geleneksel değerlere dayalı tutumların sürdürülmesi de kadın için çeşitli sorunları beraberinde getirebiliyor. Kadının toplumda ki geleneksel rolü olan anneliği, eş ve ev kadını rolü, iş hayatında karşısına bir engel olarak çıkabiliyor. Bazı iş yerleri evli olan, gebelik planlayan veya çocuğu olan kadınları işe alım sürecinde otomatik olarak eliyor veya süreç içerisinde işten çıkarmalarla karşı karşıya bırakabiliyorlar.
Tüm bu engellerle karşılaşmasına rağmen kendisine eve hapsetmek istemeyen kadınlar, iş hayatının kendisine sunduğu ekonomik özgürlük, yeni bir sosyal çevre, kendine güven ve kişiliğin gelişmesi, toplumsal statüsünün yükselmesi gibi etkenlerden kopmak istemeyerek çalışma hayatının içerisinde var olmaya devam etmek istemektedir. Ancak bu durumda da hem evi, hem işi, hem sosyal çevresindeki rollerini dengeleyememesi kadınların erkeklere oranla çok daha fazla stres altına girmesine ve yıpranmasına sebep olmaktadır. Kadınların hayatlarını oluşturan tüm unsurları kontrol altına alıp ustalıkla yönetmeyi bilmeleri gerekiyor. “İşte iş, evde ev” prensibini uygulamaya koymak ve rolleri biribirinden ayırabilmek mükemmeli arayan kadınlara yardımcı olabilecek bir ipucudur. Asıl önemli olan şikayet edip stresi arttırmak değil, plan yaparak harekete geçmektir. Bu arada çocuklarıda düşünmeliyiz Çocuklara faydalı olan, her an her dakika onların yanında olan, her istediğini yerine getiren anne değildir. Çocukların mutlu ve huzurlu ebeveynlere ihtiyaçları vardır. İş çıkışlarında ailecek yenilen akşam yemekleri, çocuklara ayrılan kısa ama kaliteli vakitler, birlikte oynanan oyunlar ve bütün bunlar gerçekleşirken biz anne ve babanın yüzünü güldürüyor olması çocuk için bütün bir günün telafisini sağlayacaktır.